Pazartesi sabahları gerçekten uzaylılar tarafından yaratılmış olmalı, çünkü bu kadar zor bir günün insanlıkla bir alakası olamaz. Alarm çalar, işler bekler, yapılacaklar listesindeki maddeler size göz kırpar. Bir de “Bugün çok verimli bir gün olacak!” diyen insanlar vardır ki, bu tam olarak “Yok artık!” demek istediğiniz bir anı yaratır. Ama hadi, hayattan biraz şikayet ederken eğlenelim ve absürtlüklerle dolu bir “Pazartesi Hayatta Kalma Rehberi” oluşturalım!
1. Sabaha Zor Başlamak: “Ben Daha Hazır Değilim!”
Sabah uyanmak bir meydan okuma, ama Pazartesi sabahı uyanmak tam anlamıyla bir olimpiyat dalı olabilir. Alarm çalıyor ve siz de ona bakıp “Acaba biraz daha uyursam ne olur?” diyorsunuz. Çözüm mü? Alarmınızı mutfağa koyun. Böylece kahve makinesine ulaşmak için kendinizi yataktan fırlatmak zorunda kalırsınız. Eğer yataktan kalkamıyorsanız, bir sonraki adım: Alarmı susturup “Bugün hiç başlamasam olur mu?” diye düşünmek.
Mutfakta kahve yapmaya başladığınızda ise kahve makinesi size küsmüş gibi davranır. Kahve akmıyor, ama siz de kahve olmadan akmıyorsunuz. Fonda Tarkan’dan “Ölürüm Sana” çalsın. Çünkü kahvenizle olan ilişkiniz tam anlamıyla bir aşk hikayesi!
2. İş Yerindeki Bıkkınlık: “Bu Mail Ne Zaman Bitecek?”
Pazartesi sabahı iş yerine gittiğinizde ilk gördüğünüz şey, gelen kutusundaki onlarca okunmamış mail olur. Ve işin komik tarafı, bu maillerin %80’i sizinle hiç alakalı değildir. Ama tabii ki hepsini okur gibi yaparsınız. Sonra bir toplantı gelir ve tam da o sırada “Bugün neden buradayım?” diye sorgulamaya başlarsınız.
Toplantı sırasında kaçamak yapmak için bir şeyler not alıyormuş gibi görünmek mi? Kesinlikle! Bu sırada fonda Nilüfer’den “Bir Garip Serçe” çalabilir. Çünkü o serçe gibi özgürlüğünüzü arıyorsunuz ama bulamıyorsunuz.
3. Öğle Yemeği Krizi: “Yemek mi? Sandviç mi? Yoksa Hiç mi?”
Öğle yemeği zamanı geldiğinde, kafanızda aynı soru belirir: “Bugün ne yiyeceğiz?” Ofiste veya evde ne varsa onu yemek zorundasınız. Ve genelde sonuç: Bir sandviç ve biraz umut. Sandviçinizi bir gurme şef gibi hissederek yerseniz, günü biraz daha çekilebilir hale getirebilirsiniz. Ama tabii ki üzerine ketçap döküp “Yeni bir tarif geliştirdim!” diyerek kendinizi kandırmanız gerekebilir.
Fonda Hande Yener’den “Kırmızı” çalabilir. Çünkü ketçabın rengi sizin gününüze biraz renk katabilir.
4. Trafik Draması: “Ben Buradan Hiç Çıkamayacağım!”
İşten eve dönmek için trafiğe girdiniz ve ilk düşünceniz şu: “Acaba buradan sabaha kadar çıkamaz mıyım?” Kırmızı ışık sonsuz bir zamana dönüşür, yanınızdan geçen bisikletli bile sizden hızlıdır. Ama bu anlarda yapabileceğiniz en iyi şey, radyoda çalan şarkıya eşlik etmektir. Çünkü kimse bu kaosu daha da ciddiye almak istemez.
Bu sırada radyoda Kenan Doğulu’dan “Tutamıyorum Zamanı” çalabilir. Gerçekten zamanı tutamadığınız için bu şarkı oldukça uygun olur.
5. Eve Dönüş: “Bütün Gün Mü Böyle Geçti?”
Eve geldiniz, ve tam o anda tüm günün yorgunluğu üzerine çöker. Eşyalarınızı bir köşeye bırakır ve “Bugün ne yaptım ki?” diye düşünürsünüz. Peki, cevabı bulabildiniz mi? Hayır! Ama yine de kendinizi mutlu etmek için küçük bir ritüel yaratabilirsiniz. Mesela, en sevdiğiniz diziyi açıp yanına patlamış mısır alabilirsiniz. Ve bu sırada kendinize şöyle diyebilirsiniz: “Bugünü kazandım, ama yarın ne olacak bilmiyorum.”
Fonda Sezen Aksu’dan “Kaç Yıl Geçti Aradan” çalabilir. Çünkü Pazartesi, gerçekten bir ömür gibi hissedilebilir.
Sonuç: “Hayat Ciddiye Alınmaz, Ama Biraz Kahveyle Katlanılır”
Hayattan bıkmış gibi görünmek bazen haklı bir reaksiyon olabilir. Ama işin komik yanı şu ki, kahkaha attığınızda her şey biraz daha kolaylaşır. Pazartesi sendromunu küçük bir şaka malzemesi olarak görmek, günü daha çekilebilir hale getirir. O yüzden kahvenizi alın, sevdiğiniz bir şarkıyı açın ve hayatın komik taraflarını görmeye başlayın. Çünkü bir gününüz kahkahayla başlar ve o kahkaha bazen tüm hafta boyunca sizi ayakta tutar.